Tanrı Duruşmada

Bu mantık oldukça sağlam gözükmekte ve bu durum Tanrı’nın kendisi hakkında Kutsal Kitap’ta ne söylediğini okuduğumuzda daha da güçlü bir argümana dönüşür. Kutsal Kitap Tanrı’nın yalnızca “tanrıların Tanrısı, rablerin Rabbi… Ulu, güçlü, heybetli” (Yasa’nın Tekrarı 10:17) ve “her şeyi kendi isteği doğrultusunda düzenleyen Tanrı” (Efesliler 1:11) olduğunu değil ama O’nun “sevecen ve lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin” (Mezmur 103:8) bir Tanrı olduğunu iddia eder. İlk bakışta etrafımızda her gün olan şeylerle bu beyanları birbirine uydurmak imkânsız gözükebilir, çünkü biliyoruz ki katostrofiler, kazalar, hastalıklar, kötülü, acı ve ölüm gerçeklerdir (bir kişinin de dediği gibi: ‘İnsanlık tarihi acı tarihinden başka bir şey değildir’), birçokları mantıksal olarak Tanrı’nın var olmadığı sonucuna varırlar. Günümüz inanç savunucularından Ravi Zacharias şöyle der: “Dünyada kötülüğün varlığı sorusu sorulmadan bir üniversitede Tanrı’nın varlığını hiçbir zaman savunmadım.”

Bazı insanlar için bu soru korkunç bir travma anında ortaya çıkar. 1990’ların sonuna doğru Kosova’daki acımasız ‘etnik temizlik’ boyunca, bir kadın haber kanallarına askerlerin ailelerinden on kadını ayırıp yol kenarında onlara tecavüz ettiklerini anlatır. Bunu yaparlarken, alay eden bir şekilde: “Sizleri vurmayacağız, ama ailelerinizin ne yaptığımızı görmelerini istiyoruz” derler. Muhabirlere hikâyesini anlatan kadın, şunu ekler: “İşte o anda anladım ki Tanrı yoktur.” Bu filozofik ateizmin resmi bir deklarasyonu değildi ama bu yürekten kaynaklanan ateşli bir haykırıştı, birçoklarının yakıcı bir şekilde acı çekerken paylaştıkları bir haykırış. Kararlı ateistler bu soruyu bir inanç açıklamasına çevirirler: “Tanrı yoktur; kötülük ve acı bunu kanıtlar.”

‘Kötülüğün’ günümüzdeki kullanımı zararlı veya kötü olarak kabul edilen her şeyi tanımlayan geniş bir terimdir. Bu iki ana kategoriyi kapsar: Bir taraftan zarar ve acı veren doğa olayları ve diğer bir taraftan da ahlaksal olarak kınanması gereken insan davranışları. Her ikisi için de sayısız örnek verebiliriz.