Kazalar
Dünyaca ünlü bilim adamı ve teolog Sir John Polkinghorne haklı bir şekilde içinde yaşadığımız dünyanın, milyarlarca kaza aracılığıyla kısmen doğrulanan bir değerlendirmeyle, ‘düzen ve düzensizliğin birbiriyle iç içe geçtiği, kenarları pürüzlü bir dünyada yaşadığımızı’ söylemiştir. Çoğu nispeten önemsizdir ama bazılarının sonucu o kadar korkunçtur ki söz konusu olaydan yıllar sonra onları tanımlamak için tek bir kelime yeterlidir.
-
Büyük İngiliz yolcu gemisi Titanic denize indirildiğinde o zamana kadar yapılmış en büyük ve en lüks gemiydi. Sahipleri “Tanrı’nın kendisi bile bu gemiyi batıramaz” diye övünürlerken, 1912’deki ilk yolculuğunda Kuzey Atlantik’te bir buzdağına çarptı ve tarihin en büyük deniz felaketinde 1.500’den fazla can kaybıyla battı.
-
2 Aralık 1984 gecesi, Hindistan’ın Bhopal şehrinin kenar mahalleleri, bir böcek ilacı fabrikasından kazara salınan zehirli gazla kaplandı. Yirmi tondan fazla metil izosiyanat atmosfere sızdı, zehirli bulutu insanların gözlerindeki ve akciğerlerindeki dokuları yaktı ve merkezi sinir sistemlerine saldırdı. Çoğu vücut fonksiyonlarının hâkimiyetini kaybetti ve kendi vücut sıvılarında boğuldular. Birkaç saat içinde yaklaşık 4.000 insan öldü. Sahipsiz cesetler, kamyonlarla mezarlıklara ve yakım alanlarına götürüldü. O gece zehirlenenlerden 16.000’i sonraki yirmi yıl içinde öldü ve sonuç olarak da 150.000 kişi düzenli olarak tıbbi tedavi görmeye devam etti.
-
26 Nisan 1986’daki iki patlama, Ukrayna’nın Çernobil kasabasında bulunan RBMK nükleer reaktöründeki Ünite 4’ün reaktör çekirdeğini yok etti. Dünyanın en kötü nükleer-enerji kazası İkinci Dünya Savaşı’nda Hiroşima’yı yok eden atom bombasının binlerce kat fazlasına denk gelen radyasyon salınmasına neden oldu. Yalnızca otuz bir kişi hayatını kaybetti ama yirmi yedi şehir ve 2.600 köyde yaşayan on milyon kişi kirlenen bölgelerden tahliye edilmek zorunda kaldı. Daha sonraki tahminler, 800.000 kadar Ukraynalı çocuğun uzun vadede lösemiye yakalanma riski altında olabileceğini öne sürerken, diğer bir rapor felaketin etkilerinin ortadan kalkmasının 200 yıl sürebileceğini belirtti.
Bu korkunç kazalar diğer birçok kazayı temsil ederler; uçakların düşmesi, trenlerin raydan çıkması, araçların çarpışması, gemilerin denizde kaybolması, binaların yıkılması, köprülerin çökmesi, ağaçların düşmesi, makine arızaları. Her gün yüzlerce farklı şekilde milyonlarca kişi kazara ölüyor, sakat kalıyor ya da yaralanıyor.
Tüm bunlar nasıl olur da “her şeyi kendi isteği doğrultusunda düzenleyen” (Efesliler 1:11) şefkatli ve kontrolcü bir Tanrı’nın olduğu Kutsal Kitap senaryosunun bir parçası olabilir?