Müdahale Eden Bir Tanrı?
Ama her şeye gücü yeten, sevgi dolu bir Tanrı kötülüğü ve neden olduğu acıları önlemek için müdahale etmeyecek midir? Bu soruyu yanıtlamaya başka bir soru sorarak başlayabiliriz. Ne tür bir Tanrı biz istedik diye bunu yapar? Davis’teki California Üniversitesi’nde yapılan bir tartışmada Edward Tabash Tanrı’yı ‘ahlaki bir canavar’ olarak nitelendirdi ve şu meydan okumayı yaptı: “Eğer dinliyorsan ve gerçekten oradaysan, hemen şimdi kendini göster… Muazzam bir mucize yarat… Bana varlığını kanıtlamak için eski söylentilerden daha fazlasını göster.” Hiçbir şey olmadığında, Tabash davasını kanıtladığını iddia etti - ancak kendisine bu şekilde emir verilmesine izin veren bir tanrının, onu Tanrı yapan niteliklerden vazgeçmiş olacağı noktasını gözden kaçırdı. Biri “Zıpla!” diye bağırdığında zıplayan bir tanrı sadece masallarda vardır. Tanrı’nın fizik yasalarını bir andan diğerine hangisinin askıya alındığını asla bilemeyeceğimiz şekilde manipüle ederek bazı şeylerin olmasını engellemesini (ya da başka şeylerin olmasına neden olmasını) gerçekten ister miydik? Eğer Tanrı sadece her bir insanın güvenliğini, rahatını ya da başarısını sağlamak için doğa yasalarını günde milyarlarca kez değiştirseydi, bilim imkânsız hale gelirdi ve İngiliz yazar Francis Bridger’ın da belirttiği gibi, “Öyle bir fiziksel, sosyal ve psikolojik istikrarsızlık durumuna düşerdik ki, hayat darmadağın olur ve paradoksal olarak beraberinde daha fazla acı getirirdi.”
Pek çok kişi, her şeye kadir bir Tanrı’nın günahı önlemek için ahlaki meselelere müdahale edeceğini söyler - sadece bu dünyanın Hitlerleri, Pol Potları ve Mao Tse-tungları tarafından işlenen zulümlere değil. Elbette çocuk istismarcılarının, tecavüzcülerin, uyuşturucu satıcılarının, sarhoş sürücülerin, hırsızların ve benzerlerinin böylesine korkunç acı ve ıstıraplara neden olmasını önlemek için harekete geçecektir. Ancak mantıksal olarak bu tür bir argüman, ahlaki konularda kendimizi tek bir söz, düşünce ya da eylemden (iyi ya da kötü) sorumlu olmayan kuklalar rolüne indirgenmiş bulacağımız gibi rahatsız edici bir fikre yol açmaktadır.
Bu aynı zamanda dolaylı olarak acıya neden olan düşünce, söz ya da eylemlerden sorumlu olmayacağımız anlamına da gelir. Her hafta golf maçımdan sonra eşimi başka bir randevudan almaya gidiyorum. Farz edin ki benden önce oyuna başlayanlar yüzünden gecikiyorum, sonra da programımın gerisinde kaldığımı fark ediyorum. Kulüp binasından otoparka doğru koşarken, yanlışlıkla başka bir kulüp üyesine çarpıyorum ve o da başını beton kaldırıma öyle şiddetli çarpıyor ki, beyninde onarılamaz bir hasar oluşuyor. Tanrı, acı dolu sonraki yılları önlemek için nasıl müdahale etmeliydi? Önümdeki oyuncuların daha iyi ya da daha hızlı oynamasını sağlayarak mı? Daha erken bir saatte oyuna başlamamı sağlayarak mı? Oyundan sonra duş alıp üstümü değiştirmem için gereken süreyi kısaltarak mı? Çarptığım kişinin kulüp binasına farklı bir kapıdan girmesini sağlayarak mı?
Tanrı, bağımsızlığımızın ya da seçim hakkımızın zerresinin elimizden alındığı noktaya kadar her şeyi tamamen kontrol etmesi fikrinden dolayı oldukça irkiliriz - ama Kutsal Kitap’ın öğrettiği bu değildir! Tanrı’nın olan biten her şeye hükmettiğini tekrar tekrar söyler ancak aynı zamanda günahın yazarı olmadığını ya da günaha dâhil olmadığını da açıkça belirtir. Daha sonra göreceğimiz gibi, bize insanların özgür, sorumlu ve hesap verebilir ahlaki aktörler olduğunu söyler.